Türk Mutfağı Ne kadar Tanınıyor?
18 Oct

Türk Mutfağı Ne kadar Tanınıyor?

Türk veya Anadolu mutfağının dünyada ne kadar tanındığı ve ne kadar sevildiği geçtiğimiz günlerde TasteAtlas’ın yayımladığı dünya mutfakları sıralaması ile Türkiye’de tartışılmaya başlandı. Bazıları bu sıralamaya çok bozuldu, bazıları da gülüp geçti. Çünkü Türkiye ancak 5 üzerinden 4,42 puan ile 17. sıraya oturabildi. Romenler 4. sıra, Polonyalılar 15. sıra, Bulgarlar ise 16. sıra ile önümüze geçmişlerdi. Peki, kabahatli kim? Burada bir kabahatli varsa, o da biziz.
Bu sıralamanın ne kadar doğru olup olmadığı tartışmaya açık bir konu. Hele de bunun bir yarışma olmadığı, sadece oy veren insanların algısı, bilgisi, görgüsü ve sayısı ile sınırlı olduğu düşünülürse bizim çıkarmamız gereken sonuç sıralamanın yanlış olduğu değil, Türk mutfağını yeterince tanıtmadığımız olmalıdır.
Diğer taraftan bakarsanız aynı TasteAtlas’ın “Dünyadan Geleneksel Yemekler İlk 100” sıralamasında 17. sırada İskender kebap, 25. sırada çöp şiş, 37. sırada sarma, 48. sırada hünkâr beğendi, 64. sırada tantuni, 73. sırada Adana kebap, 87. sırada kokoreç, 97. sırada kuru fasulye, 98. sırada ise kuymak vardı. Bence İmambayıldı, mantı, güllaç gibi birçok yemek de bu ilk 100’e girmeliydi. Aynı biçimde kokoreç daha üst sıralarda olmalıydı, bu fikirler bence tabii.
Mutfağımızı tanıtırken elimizde iki farklı araç var. Birincisi kalkıp Türkiye’ye gelen turistlerin burada Türk mutfağını deneyimlemeleri vasıtası ile onlara yemeklerimizi tattırıp beğendirmek, diğeri de onların ayaklarına gidip belli başlı yurt dışı lokasyonlarda yemeklerimizi yapan restoranlar açarak, bunları da popüler kılarak yemeklerimizi tanıtmak. Gelen turistler her şey dahil paketler tercih ettiği için bu tanıtım maalesef birkaç otel zincirinin mutfak ekibinin insafına kalıyor. Yanlış anlaşılmasın; kalitesiz yemek yaptıklarını iddia etmiyorum ama gene de her şey dahil mutfaklarda kaliteden çok çeşide, maliyete ve göz doyurmaya odaklanılıyor. Ziyaret edecekleri ülkede kendi rotalarını çizip gezen, farklı kanallardan gidecekleri restoranları, tadacakları yemekleri seçen bir kitle var ki bunlar gastroturistler. İşte belki de en önemli gurup bunlar. Bunların birçoğu da TasteAtlas gibi medyalar için oy veriyorlar, puanlama yapıyorlar.
Son dönemde birçok belediye yerel mutfaklarını tanıtmak için özel çaba gösteriyor, birçok etkinlik düzenliyor. Sözen Gurup da bu çabaları düzenlediği toplantı ve organizasyon ile destekliyor. Örneğin; Gaziantep Belediyesi, Hatay Belediyesi ve Balıkesir Belediyesi bu tarz organizasyonlar ile en azından yurt içinde adlarını ve mutfaklarını duyurdu, tanıttı. Bu çabalar sonucunda öncelikle yerli turist, şef, aşçı, influencer gibi kişiler davetler, toplantılar ve festivaller sayesinde yerel lezzetleri tanıyor. Önce kendimiz tanımalıyız ki misafirlerimize tanıtalım. Bu sayede çok yol kat ettik. Ama daha önümüzde uzun bir yol var. Türkiye’ye gelen gastroturist sayısı ve bu turistlerin yemek yiyeceği adresler geleneksel
gastronomimizi tanıtmak için önemli unsurlar. Türkiye’nin birçok ilinin lezzet rotaları şekillenmeye başladı. Ayrıca Türkiye’yi ziyaret etmiş veya edecek ünlü şefler de bu güzel toprakların lezzetlerini yurt dışına taşımak için önemli araçlar. Mesela bir İsot, Urfa biberi, sumak, Mihalıç peyniri, Obruk peyniri gibi. Liste saymakla bitmez…
Anlayacağınız bizim daha çok çalışmamız, ürünlerimizi, yemeklerimizi hem yerli hem de yabancı turistlere tattırmamız, genç şeflerimize öğretmemiz lazım. Ancak bu sayede TasteAtlas gibi listelerde yükselebiliriz.

Oğul Türkkan 

Türk veya Anadolu mutfağının dünyada ne kadar tanındığı ve ne kadar sevildiği geçtiğimiz günlerde TasteAtlas’ın yayımladığı dünya mutfakları sıralaması ile Türkiye’de tartışılmaya başlandı.